Askıya Alınmış Vicdanlar

“Kanun olmadığında bile,

vicdan vardı!”

Syrusise

Dünyaya geldiğimiz andan itibaren çevremizdeki insanların etkileriyle yoğrulup, şekilleniyoruz. Öyle ki bebeklikte anne ve babamızın ilgisi ve bakımı sayesinde büyüyüp, besleniyoruz. Sonrasında da hayatımıza giren öğretmenlerimizin, arkadaşlarımızın ve dostlarımızın bizlerde bıraktığı izlerle birlikte kimliğimizi bulup, ortaya koyuyoruz.

Bu yaşam süreci içerisinde kısmen doğuştan getirdiğimiz kısmen de çevremiz sayesinde geliştirdiğimiz ve güçlendirdiğimiz merhamet, ahlak, vicdan gibi bazı anlamlar ve duygular üzerine dair fikirlerimiz oluşuyor. Şüphesiz kavramlar üzerine en büyük ilerlemeyi ve yolu da çocukluk dönemlerinde kat ediyoruz. Yani her şeyin kayıt altına alındığı, gözlemlenerek öğrenildiği ve içselleştirildiği dönemlerde.

İşte tam da bu sebeple ebeveynlerin öncelikli vazifeleri haline geliyor çocuklarına bu tür kavramları anlatma görevi. Yardımseverliği, merhametli olmayı ve ahlakı ama en başta da vicdan sahibi olabilmeyi öğretmek istiyor, bunun için uğraşıyorlar. Önemli bir soru ortaya çıkıyor bu aşamada:

Peki çocuğunuza vicdanlı bir insan olmayı nasıl anlatırsınız?

Çocuğu polis memuru gibi sürekli denetlemek, doğru ya da yanlışlarını takip etmek, gerektiğinde caydırma maksadıyla ceza vermek ya da iyi davranışlarını teşvik etmek için ödüllendirmek, ikazlarda bulunmak gibi daha sayamadığımız bir sürü yol akıllara gelirken ve herkes bu sorunun cevabını, formülünü ararken benimse aklıma tek bir kısa cevap geliyor:

Ne yazık ki çocuğunuza vicdan kavramını anlatamazsınız.

Evet, anlatamazsınız çünkü vicdan kısa bir sürede anlatılarak öğretilebilecek kadar basit ve kolay bir kavram değildir. Terim olarak; “iyi ve kötüyü ayırt etme becerisi” olarak tanımlanan vicdan, ancak uygulamalı olarak yani bizzat davranışlarla gösterilerek kazandırılabilir. Çocuğun doğuştan getirdiği “iyi olma” özelliğini zedelemeden, aksine kendi sergilediğimiz doğru davranışlar sayesinde onlara örnek olup, hislerini daha da güçlendirerek aşılayabiliriz vicdanlı olmayı. Çünkü çocuklar duyduklarını değil; gördüklerini, bizzat şahit oldukları davranışları uygular ve taklit eder. Çevrelerindeki yetişkinleri örnek alır, onlar gibi davranır.

İşte bu sebeple vicdanlı çocuklar yetiştirebilmek için öncelikle kendi vicdanlarımızı devreye sokup, sonra da toplumdaki vicdanı aktif hale getirmeliyiz. İşinde ailesi için severek çalışan babanın, evde çocukları için keyifle uğraşan annenin, kendisine ödevlerinde yardımcı olan ablanın-abinin, halini hatrını soran komşunun, okulda merhametini hissettiren öğretmenin, yardımsever dostların olduğu temiz ve sıcak bir atmosferde öğrenilebilir vicdan.

Yoksa aksi bir ortamda yani hayvanlara zarar veren, kendi çıkarları için yalan söyleyen veyahut verdiği sözü tutmayan, bir çocuğun başını dahi okşamayan, yaşlıları istemeyen, komşusundan ve akrabalarından bihaber yaşayan ve kimseye bir hayrı dokunmayan, sırf kendisini düşünen, “boşver, bize ne” diyip geçen bencil insanların olduğu; sürekli haberlerde bile hırsızlığın, iftiranın, yalanın, sahteciliğin, dolandırıcılığın, cinayetlerin telaffuz edildiği ve söylemlerde argonun tavan yaptığı, üslubun kalmadığı bir hayatta çocuklara vicdanın öğretilmesinden nasıl bahsedebiliriz ki?!

Sizce de öyle değil mi?!

Psk. Narin CANGİR